Hava ne zaman birdenbire ısınsa veya soğusa sebebini şıp diye buluyoruz:
Küresel ısınma. Ancak iklimbilimci ve meteoroloji mühendisleri aksi görüşte.
Çünkü küresel ısınma günlük, hatta yıllık hava değişimlerini değil, iklimleri
etkiliyor. İklimin değiştiğini söylemek içinse 100 yıl gözlem yapmak gerekiyor.
Günlük hava durumunda ise rahmetli Ali Esin'in hepimize öğrettiği meşhur
alçak ve yüksek basınç sistemleri etkili. Bunun yanısıra hava kirliliği,
şehirleşme ve Sahra Çölü'nden gelen tozlar da hava sıcaklığını değiştirebiliyor.
Güneşli ve sıcak günlerin bol olduğu bir kış yaşadık. Kalın kazaklar, eldivenler,
atkılar, dolaptan pek çıkarılmadı. Sonra da sıcak günler başladı. Çoğumuz sıcak
havaları küresel ısınmanın sonuçlarına bağladık. Ne de olsa ‘‘dünyanın dengesini
bozmuştuk, mevsimler çıldırmıştı.’’
Hemen söyleyelim işin uzmanlarına göre sıcak geçen kış ve birdenbire ısınan
veya soğuyan havaları doğrudan küresel ısınmaya bağlamak doğru değil.
Çünkü küresel ısınma uzun bir süre içinde (100 yıl) geniş alanları hatta tüm
dünyayı etkiliyor. Yani küresel ısınma iklimleri değiştiriyor. Bu yüzden sadece
geçen yıla oranla sıcak bir kış geçti diye ‘‘dünya ısındı, hapı yuttuk’’ denemiyor.
Bizim dikkatimizi çeken günlük hava değişimlerini daha çok basınç sistemleri
belirliyor. Hani rahmetli Ali Esin'in hepimize öğrettiği şu meşhur alçak ve yüksek
basınç sistemleri.
BASINÇ BASTIRIYOR
Meteoroloji Genel Müdürlüğü Hava Tahminleri Daire Başkanlığı Analiz Şube
Müdürü Mehmet Yayvan ‘‘Günlük hava olaylarındaki artış ve azalışları
bölgedeki daimi diyebileceğimiz basınç sistemleri belirler. Türkiye, kuzeyde
Sibirya yüksek, güneyde Basra alçak, batıda Azor yüksek ve doğuda İzlanda
alçak basınç sistemlerinin etkisinde kalıyor. Bu dört ana sistemin biribirlerine
etkisi mevsime göre veya günlük olarak değişiyor. Bu da günlük hava olaylarını
belirler. Ancak bu sistemlerin küresel ısınmadan etkilenmemeleri mümkün değil.
Ama bu etkinin ne oranda günlük hava olaylarına yanısıdığını tahmin etmek
çok zor,’’ diyor.
Sıcaklık değişimlerinde basınç sistemleri dışında etkenler de var.
Şehirleşme bunlardan biri. Meteoroloji Genel Müdürlüğü İklim Değişimi Birimi
Sorumlusu Dr. Murat Türkeş, ‘‘Şehirleşme ısı adası etkisi yapıyor. Beton, asfalt,
kaldırımlar, siyah cisimler ısıyı emiyor ve gece olunca bu ısıyı salıyor.
Son yıllarda yazların bunaltıcı geçmesi, bölgesel sıcaklık artışının yanısıra
kentlerdeki sıcaklık artışı ile de ilgili. Özellikle büyük kentlerin çoğunda ilkbahar
ve yaz minimum sıcaklıklarında büyük artışlar var.’’ Murat Türkeş'e göre şehirler
sadece ısınmaya değil bazen de soğumaya neden oluyor. Güneşten gelen kısa
dalgalı ışınların bir kısmı yere ulaşmadan hava kirleticileri tarafından geri
yansıtılıyor.Böylece hava kirliliği soğutucu bir etki yapıyor.
BU İŞİN NORMALİ YOK
TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Por. Dr. Cemal Saydam ise önceki hafta havaların
birdenbire ısınmasına ilginç bir açıklama getiriyor: ‘‘Sıcak havalar Sahra
Çölü'nden gelen kuvvetli rüzgarlı hava ve ona bağlı tozların eseri.
’’ Peki neden birdenbire ısınıyor veya soğuyor bu havalar, sorusunun cevabını
Prof. Saydam şöyle veriyor: ‘‘Tam bir geçiş dönemindeyiz. Kış dengesinden
bahar dengesine geçerken, böyle ani sıcaklık değişimleri olur. Sıcaklık 30 dereceye
de çıkabilir. Sonra çok düşebilir.’’
Başka kritik bir soru daha: ‘‘Yaşadığımız ani ısınma ve soğumalar normal mi?’’
Hava söz konusu olunca normal diye bir şey yok. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği
BölümüÖğretim Üyesi Doç. Dr. Mikdat Kadıoğlu, ‘‘Bazen meteoroloji raporlarında,
'Bu hafta hava sıcaklıkları mevsim normallerinin altında seyredecektir' denir.
Mevsim normali son otuz yılın aynı gündeki, örneğin 7 Nisan'lardaki sıcaklıkların
ortalaması alınarak bulunur.Yani değişen zaman ve iklim şartlarıyla birlikte mevsim
normalleri de değişir.
Hava sıcaklıklarının bir süre normallerin dışında seyretmesi iklim değişikliğinin
işareti değildir. Sıcaklıkların yıldan yıla değişimini incelersek zigzaglar çizdiğini
görürürüz.’’
Sahra tozlarının önemi
Atmosferdeki karbondioksit tabakası güneş ışınlarının dünyaya ulaşmasına izin
veriyor ama dünyadan yansıyan ışınların atmosferden çıkmasını engelliyor.
Buna sera etkisi deniyor ve küresel ısınmaya neden oluyor. 1997'de 160 ülkenin
başbakanları tarafından imzalanan Kyoto Protokolü'yle karbondioksit üretimi
azaltılmaya çalışılıyor.
Bu noktada Prof. Dr. Cemal Saydam'ın 1994 yılından bu yana ‘‘Sahra Tozları ve
Tabiat Etkileşimi’’ konusunda yürüttüğü çalışma çok önem kazanıyor. Bu,
İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda ve Türkiye'de 12 ayrı laboratuvarda
yürütülen Avrupa Birliği'nin bir projesi. Bu araştırma belki de küresel ısınmaya
ilişkin tespitleri kökünden değiştirecek. Nedenini Prof. Dr. Cemal Saydam şöyle
anlatıyor: ‘‘Bizim gibi Akdeniz'in kuzeyindeki ülkeler doğal karbondioksit
artışından da etkileniyor. Sahra Çölü'nden tozlu hava gelince karbondioksit artıyor.
Oysa Sahra'da endüstri yok. Karbondioksit oluşumuna Sahra tozunun bulut içinde
bir takım kimyasal reaksiyonlara girmesi neden oluyor. Araştırma sonuçlandığında
doğal karbondioksit oluşumunun oranı ve etkisi tespit edilmeden Kyoto
Anlaşması'nın yaptırımlarının uygulanamayacağını göstereceğiz. Ama yine de bu
araştırma safhasında olan bir görüş.’’
İklimde felaket senaryoları
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mikdat Kadıoğlu
Türkiye ikliminin geleceğine projeksiyon yaptı. İşte kara gerçekler:
2030'UN KURAK ÜLKESİ TÜRKİYE
Küresel İklim Modelleri ile yapılan projeksiyonlara göre 2030 yılında Türkiye'nin
büyük kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek. Sıcaklıklar kışın 2,
yazın ise 2 ila 3 derece artacak. Bununla birlikte Dünya'da olduğu gibi
Türkiye'de de özellikle gece sıcaklıklarında önemli artışların olduğu belirlendi.
DENİZLER YÜKSELECEK
Küresel ısınmanın sonucu, ısınarak genişleyen deniz suları ile birlikte kutup ve
dağ buzullarındaki erime nedeniyle deniz suyu seviyeleri yükseliyor. Deniz
seviyelerindeki yükselme bu yüzyılın sonuna kadar 65-100 cm'ye ulaşabilecek.
SAHİLLER KAYBOLACAK
Deniz su seviyesinin yılda bir kaç mm yükselmesi, büyük bir tehlike gibi
görünmese de, çok önemli bir değer. Bruun Kuralı'na göre deniz seviyesinin
yükselmesi erozyonaneden olur. Deniz ne kadar yükselirse bunun 100 katı kadar
uzunluktaki bir sahil erozyona uğrar. Örneğin ABD'nin Atlantik Okyanusu kıyılarında
yükselme yılda 4 mm'dir. Böylece 10 yılda deniz seviyesi 4 cm yükselirken
kaybedilen sahil 4 metredir.
TUZLU DENİZ TATLI SUYA KARIŞACAK
Diğer Akdeniz ülkeleri gibi Türkiye için de en büyük problem, deniz seviyele-
rindeki yükselmeler olacak. Turistik plajlar ve yat limanları kullanılmaz hale
gelebilecek. Tuzlu deniz suyu, nehirler ve yeraltı suları gibi, tatlı su kaynaklarını
da yok edebilir. Ayrıca kıyı şeridinde ve deltalardaki tarım alanları da kullanılmaz
hale gelebilir. Kıyılarda konut ve balık üretimi kaybı da görülebilir.
Haber: Yavuz HARANİ / Hürriyet 08.04.2001